Kristin Saleri
20’nci Yüzyılın
Olağanüstü Ermeni Sanatçısı
Yazan: Çiğdem Gül
Almanya-Wuppertal
Kültürel ve sanatsal mirasımızı koruyan ve kutlayan bir dünya, daha iyi bir dünyadır.
Sizlere sanatsal çalışmalarındaki kendine has yorumları ile bilinen olağanüstü ve ünlü Ermeni asıllı sanatçı sayın Kristin Saleri´yi tanıtmaktan, ve dâhi sanat ustasının iç dünyasına ışık tutarak size analizimi sunmaktan mutluluk duyuyorum. Sayın Kristin Saleri’ye bakış açımı ve analizimi, alman psikolog ve yazar sayın Andrea Brackmann ile 25 Nisan 2020 tarihinde yaptığım reportajdan bir alıntıyla ve kendisinin aynı gün piyasaya çıkan “Son derece yetenekli: Olağanüstü yetenekli bireylerin ve dâhilerin kişilik yapısı“ (“Extrem begabt: Die Persönlichkeitsstruktur von Höchstbegabten und Genies“) başlıklı Almanca kitabından alıntılarla doğrulayacağım. Sayın Andrea Brackmann, anadili Almanca konuşulan üç avrupa ülkelerinde orta derecede yetenekli, çok yetenekli ve dâhiler konusunda önde gelen uzmanlardan biridir.
Kristin Saleri, yeteneği erken farkedildiği ve uygun şekilde teşvik edildiği için şanslı sayılırdı. Ancak yine de Türkiye’deki çalkantılı dönemden sonra, Ermeni kökenli bir kadın ve kadın sanatçı olarak kendini kanıtlamak zorunda kalmıştır. Benim bakış açıma göre, bunu en iyi şekilde başarmasının sırrı, sadece yeteneklerini, yaratıcılığını ve sanatını uluslararası alanda geliştirmesiyle kalmayıp, her şeyden önce kendini etik değerlere bağlı olarak yetiştirmesiydi. Bu yolda, onurunda ve ışıltılı kişiliğinde devrim yarattı. İşte kendisini aslında olağanüstü yapan da budur. Kristin Saleri, sanat ve kültür gibi güzelligin her zaman biz insanları birleştirdiğinin farkındaydı.
Bana göre Kristin Saleri, Anadolu insanının yaşam tarzını – Anadolu kadınını – Anadolu folklorunu – sevgiyi, insani dokunuşu ve resmetme tekniğiyle görselleştiren en iyi ressamlarımızdan biridir. Çalışmaları ve yapıtları, farklı bir soyut figüratif teknikten etkilenen Fransız sanat hareketinin devrimci Kübizm´inin prizmasından gelmektedir. Kristin Saleri, egemen özelligi sosyal önyargıları olmayan ve şekilleri kısıtlanmayan bir güzellik peşindedir.
Eleştirmen ve sanat tarihçisi Morgan Falconer ünlü sanatçıyı şöyle anlatıyor: „ […] Kristin Saleri için sanat, insanlığı bir bütüne dönüştürebilecek olan bir araçtı. Evrensel bir dil idi. […] Kristin Saleri´nin çalışmaları bugün dünyanın dört bir yanındaki ulusal ve uluslararası müzelerde ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.“[1]
Kristin Saleri, 1970. Istanbul Stüdyosu. Bu fotoğraf, Tele Fotoğraf Ajansı tarafından çekilmiştir.
Olağanüstü Ermeni sanatçı Kristin Saleri (1915-2006) 20. Yüzyılın en önemli ve en enteresan sanatçılarından biridir. Sanatçı hayatının sonbaharında – ne kadar ironik görünse de – ölümünden sonra unutulmaya mahkûm bir yıldız olmaktan hep çok büyük bir endişe duyardı.
Ilk sanat eğitimini İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Prof. DeMillé´den alan Kristin Saleri sonra, o dönemin portre sanatının ilk ve en önemli temsilcisi olan Feyhaman Duran’ın atölyesinde derslere katılmıştır. Sanatçı, 1959 yılında École de Paris’te André Lhote´nun rehberliginde çalıştı. Saleri, 20. Yüzyılın en yenilikçi sanat akımı Kübizme olduğu kadar, Matisse, Picasso, Cézanne ve Van Gogh gibi sanatçıların çalışmalarına da büyük ilgi duydu, sanatsal çalışmalarını Kübizm akımının süzgecinden geçirerek geliştirmeye devam etti. İstanbul’a geri döndüğünde, sanat resimlerinin ve yapıtlarının temalarını vatanı bildigi Anadolu ve mensubu olduğu Ermeni-Hıristiyanlığın spiritüel maneviyatıyla birleştirerek işlemeye başladı. Kristin Saleri, 1951-1955 yılları arasında Roma, Paris ve Münih’te araştırmalar yaptı. 1950´den 1980´e kadar her yıl Paris´e giderek kubizm ve abstre figüratif çalışma tekniklerini geliştirmek için çalıştı. Yaşamı boyunca 3000´den fazla eser üretti. Büyük bölümü pentür olan çalışmalarının yanında, seramik, cam ve füzen (kömür kalemi) işleri de bulunmaktadır. İlk sergisi 1956 yılında İstanbul Ertem Galerisi´nde gerçekleşen sanatçının 40´ın üzerinde kişisel sergisi bulunuyor. Kristin Saleri
Ankara, Londra, Paris, Brüksel, Erivan, Atina, Frankfurt ve Washington D.C. gibi kentler dahil çok ülkede toplu sergilere katıldı. Yapıtlarını satın alan müzeler arasında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, İzmir Resim Heykel Müzesi, Ankara Resim Heykel Müzesi, Paris Musée National Centre Pompidou, Lizbon´da Kalust Sarkis Gülbenkyan Vakfı bulunuyor. Ayrıca özel koleksiyonlarda çok sayıda sanat resimleri ve yapıtları bulunmaktadır.“ [2]
Kristin Agopovich (Saleri), Osmanlı İmparatorluğu döneminin sonunda gelişen çalkantılı ve Ermenileri hedefleyen 1915 vahşet olaylarının tam ortasında Silivri´de beş çocuklu Onnig ve Eftig Agopovich ailesinin en küçük ve dâhi kızı olarak dünyaya gelmiştir. Türkiyeli Ermeniler ve dünya diasporasına dağılmak zorunda kalan Ermeniler arasında 1915 tarihi, büyük bir trajediyi, sayısız ölümleri, derin kederi ve sonsuz bir çaresizliliği ifade etmektedir. Kristin Salerin´in doktor, şair, entelektüel lider ve Osmanlı ordusunda subay olan öz dayısı sayın Rupen Sevag (1885-1915), 1915 trajik olaylarının ilk kurbanlarından biriydi. Dayı-yeğen Dr. Rupen Sevag ve Kristin Saleri, ilkelerine ve inançlarına son derece bağlı ve sanatsal açıdan olağanüstü yeteneklere sahipti, her ikisi de zamanlarının çok ilerisindeydiler. Dr. Rupen Sevag’ın trajik hikayesi, onun 1915´de çok genç yaşta vahşice ve haksız yere öldürülmesiyle sonlandırılırken, Kristin Saleri´in hikayesi yeni bir doğuş gibi şifayı, barışı, direnişi, kendi sanatının görünmez gücünü ve yaratıcılığını başlatır.
Agopovich ailesi, 1919. Soldan sağa: Sirvart, Kirkor, (anne) Eftig, Adrienne, (baba) Onnig, Kristin ve Sira.
Tevfik İhtiyar´ın sözleriyle: »Kristin Saleri, yaşamı boyunca çağların imbiğinden, halkların ortak yaşamından süzülüp gelen, yaşadığı coğrafyanın kültürel zenginliğini; toprak ananın o engin, o hüzünlü yalnızlığını, sazını sözünü, horonunu; altın başağı, sarı gelini; Anadolu´nun bilge kadını Trabzon´lu Ülkiye anayı; boğazdalı Erguvan´ı, balıkçıyı, balığı; Adada ki kardeş cami çağdaş çizgi ve evrensel bir yorumla tuvale aktardı.«
Kristin Saleri, çocukluğunu ve okul yıllarını anne ve babasının Florya´da bulunan çiftliğinde geçirmiştir. Kardeşleriyle karşılaştırıldığında, kendisi hiperaktif ve ele avuca sığmayan asi bir çocuk olarak bilinirdi. Üstün zekâlı, üstün yetenekli ve dâhi olan her çocuk gibi, Kristin Saleri´de üstün hayal gücü, ilgi alanı ve merakı oldukça geniş olan, özgür ruhlu, davranışlarında çok canlı, keskin gözlem yapabilen ve içsel motivasiyon ile inisiyatif gösteren bir çocuktu. Okuldaki öğretmenlerin ve ailesini ziyaret eden misafirlerin portre resimlerini çizerdi. Kristin Saleri, onların yüz hatlarını veya yüz ifadelerini tüm doğallığıyla olduğu gibi çizer ve onlara sonuçlarından korkmadan çalışmalarını paylaşmaya cesaret ederdi. Üstün zekâlı ve aynı zamanda naif olmak, üstün yetenekli bir bireyin doğasıdır. Sanatçı Kristin Saleri, naifliğini ve insan sevgisini hayatı ve sanat hayatı boyunca korumuştur. Gelecek nesillere bu anlamlı duruşu ile zengin ve derin bir sanatı miras bırakmıştır.
İlk öğrenimini Ermeni Katolik Anarad Hgutyun Okulunda (Armenian Catholic Immaculate Conception School), orta öğrenimini de İstanbul´da Fransız okulu École Moderne´de gördü. Birbirine iki zıt görünen Ermeni-Türk kültürlerde ve Hristiyanlık- İslam dinlerinde yetişen Kristin Saleri, bu kültürlerarası ve dinler arası bağlamda, kendisiyle ne zaman hangi kültürde ve dinde karşılaşmak istediğine her seferinde kendi karar verme ayrıcalığına sahipti. Kararının farklılığı duygularının farklılığına da etki etmiştir. Yapıtlarını çalışma ve yaratma sürecinde belli bir renk, motif, obje vb. Ermeni veya Türk bakış açısını seçmesine bağlı olarak, Kristin Saleri´de farklı bakış açılarının gelişmesi mümkündü.
Kristin Saleri, 1943 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik ve Makine Mühendisliği çift yüksek lisans mezunu Agop Arshavir Saleri ile evlendi. Çiftin bu evliliklerinden kızları Rehan Nazan, ve üç yıl sonra ikizleri Nansen Garo ile Alen Johannes dünyaya geldi.
İstanbul 1964: Saleri ailesinin özel aile fotoğrafı
Arka soldan: Alen J. Salerian, Nansen G. Saleri
Orta soldan: Rehan N. Saleri Sarıbay, Kristin Saleri
Önde: Agop Arshavir Saleri
Dr. Nansen G. Saleri: »Çok acılı ve korkunç tarihsel olaylardan dolayı, Türkiye´de ve dünya diasporasında yaşayan Ermeni toplumu çok yaralıdır. Rahmetli Hrant Dink: `Soykırım demek istemiyorsanız, tarifini size bırakıyorum´, derdi. Annem Kristin Saleri siyasetle ilgilenmezdi. O yıllarda bile annemin Ermeni olma korkusu yoktu. Annem artık acılardan öteye bir barış tablosu çizerdi. Onun sanatsal meselesi, acıların ötesine gitme meselesiydi. Sanatında daima Anadolu kültürlerini birleştirip, kültürlerin açılışına ve yenilenmenin ümidini getiriyordu. Dünya medeniyetlerinin beşiği kabul edilen Anadolu´nun eserlerinde canlandırılması tesadüf değildi.«
„Çocukluğumdan beri, yani 1951´den beri annemin olağanüstü birisi olduğunu biliyordum,“ diye yazan NGS, İngilizce ve Türkçe dillerinden oluşan „Kristin Saleri” başlıklı ve annesine ithaf ettiği sanat kitabında[3] sözlerine şöyle devam ediyor: Annem ilk sanat eğitimini İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Feyhaman Duran Stüdyosu’nda aldıktan sonra, Paris’te Prof. DeMille ve sanatçı André Lhote’nin atölyelerinde sanat deneyimlerini tamamladı. Annem İstanbul’da yaşadı ve üretti. Yaşamı boyunca (tam sayısı bilinmiyor) 3000 eser verdi. İşlerinin büyük bir bölümü pentür olan çalışmalarının yanında, seramik, cam ve füzen işleride azımsanamaz. […] Siyasetle ilgisi yoktu; buna rağmen II. Dünya Savaşı Türkiyesi´nde Ermeni asıllı bir kadın sanatçı olmanın yarattığı engelleri farkında olmasına rağmen önemsemedi diyebilirim. Türk sanat ortamının önde gelen isimlerindendi. Uluslararası Türk Kadın Sanatçıları Derneği ve Türk Ressamlar Derneği eş başkanlık görevlerini modern feminizm arayışının bir ifadesi olarak kullandığını düşünmek mümkün. Sanat sergileri ve yarışmalar düzenleyen İstanbul Ermeni cemaatinin aynı derecede önde gelen sanatsal seslerinden biriydi annem. Onun odak noktası, başlıca iki Ermeni lisesi olan Getronagan ve Mıhitaryan aracılığıyla gençlik programlarına yönelikti. Kristin Saleri Sanat Vakfı (KSAF) kendisini onun vizyonuna adamıştır.“
N. Garo Saleri ile gerçekleştirdiğimiz uzun bir telefon sohbetinde benimle annesi Kristin Saleri ve kendisi ile ilgili özel bilgiler paylaştı. Çocukluğundan beri annesiyle özel bir bağı olduğunu ve annesinin sanatına olan ilgisinin küçük yaşlardan beri başladığını anlatan NGS, sözlerine şöyle devam etti: “Çok acılı ve korkunç tarihsel olaylardan dolayı, Türkiye´de ve dünya diasporasında yaşayan Ermeni toplumu çok yaralıdır. Rahmetli Hrant Dink: `Soykırım demek istemiyorsaniz, tarifini size bırakıyorum´, derdi. Annem Kristin Saleri siyasetle ilgilenmezdi. O yıllarda bile annemin Ermeni olma korkusu yoktu. Annem artık acılardan öteye bir barış tablosu çizerdi. Onun sanatsal meselesi, acıların ötesine gitme meselesiydi. Sanatında daima Anadolu kültürlerini birleştirip, kültürlerin açılışına ve yenilenmenin ümidini getiriyordu. Dünya medeniyetlerinin beşiği kabul edilen Anadolu´nun eserlerinde canlandırılması tesadüf değildi. […] Babamız Agop, annemizin en büyük destekçilerindendi. […] Kristin Saleri, 30 Ekim 2006 tarihinde İstanbul´da Yedikule Ermeni Hastanesi´nde bana `Sanat resimlerim ne olacak, unutulup gidecek miyim?´ diye sormuştu. Annemin – her ne kadar paradoks görünse de – ölümünden sonra unutulma korkusu, aslında bir ethnik azınlık mensubu olarak yapmış olduğu tecrübelerinden kaynaklanıyordu. Ve hayattayken şunun farkındaydı: Amansız yaşam dürtüsü ve kişiliği onun başkaları tarafından ötekileştirilmesini engelleyerek koruyordu. Annemin kendisiyle mücadele ettigi soru `Ama ölümümden sonra ne olacak?´ idi. Bir an bile düşünmeden `Eserlerin asla unutulmayacak anne. Sana söz veriyorum, sanatını tüm dünyaya tanıtacağım, öyle ki Kristin Saleri Dünya Sanatı´nda Vincent Van Gogh gibi ebediyen yaşayacaktır´ demiştim. Benim anneme, Kristin Saleri´ye o an söylediğim bu söz bir anneyi son yolculuğuna uğurlarken hüzün yüklü bir evladın verdiği duygusal tepkiden öte, bir sanatçının ömrü boyunca ürettiği eserlerine olan inancımın ve o sanatçının yaşadığı sanat ortamında edindiği saygınlığın sonucuydu. Bu son konuşmamızın ardından 91 yaşındaki annem gece yarısı vefat etti.“
Kristin Saleri yaşamı boyunca kendine güvenen, çoklu yetenekli ve uluslararası üne sahip bir Ermeni sanatçıdır. Buna rağmen yaşlılığında, ölümünden sonra unutulacağından endişe duyması, birçok insana ironik gelebilir. Oysa böyle bir durum, üstün zekâlı, üstün yetenekli ve dâhi bireyin gerçekliğini yansıtmaktadır, çünkü karşıt özellikleri çok iyi bir şekilde birleştirebilme kabiliyetine sahip olma, yaşamın sonunu çoğunluk toplumunun bireylerinden daha çok öngörebilme ve çok çelişkili özelliklere aynı zamanda sahip olabilen bir varlıktır. Üstün zekâlı, üstün yetenekli ve dâhi kişiler genelde karmaşık ve çelişkili davranışlar sergiler. Bir insanın IQ seviyesi ne kadar yüksek olursa, çelişkili özelliklere aynı zamanda sahip olabilme seviyesi de o kadar yüksektir ve bu durum, Kristin Saleri’nin çok yüksek zekâlı, olgun ve aynı zamanda çok naif olması gerçeğini de kapsar. Ayrıca „dâhilerin genellikle yaşı yoktur gibi […].“ [4]
Hayatı ve profesyonel kariyeri boyunca sayısız olağanüstü başarılara imza atan ve 20. Yüzyıl Sanatına büyük katkılarda bulunan sanatçımız Kristin Saleri, ölümünden sonra Türkiye’de ve uluslararası sanat topluluklarında unutulmadı, ama hak ettiği yere de getirilmedi.
Kristin Saleri Sanat Vakfı (“The Kristin Saleri Art Foundation“, KSAF), [5] sanatçımız Kristin Saleri Hanım´ın 20. Yüzyıl sanatına katkıları anısına, 2011 yılında sayın Dr. Nansen G. Saleri ve eşi sayın Marina S. Saleri tarafından kuruldu.
Rehan N. Saleri Sarıbay´ın sözleriyle: »Annem Kristin Saleri, Anadolu insanının – bilhassa Anadolu kadınının – var oluşunu, özünü, kültürlerini, yaşam tarzını ve duygularını resim sanatıyla yansıtan bir sanatkârdı. Ağır şartlar altında çalışan ve üreten yaratıcı insanlarla derin bir bağı vardı. Annem dindar değildi, ama derin spiritüel maneviyata sahipti. Bunu sanatında, (balıkçılar, tapanlar, Adem ve Havva) Hristiyanlığın sembollerini kullanmasıyla ve Mevlana’ya olan ilgisini tasvir eden semazenlerle açıkça göstermektedir.«
Ülkiye, 1964
`Ülkiye´, Kristin Saleri´nin tartışmasız en ünlü eserlerinden biridir. Oğlu NGS’nin sözleriyle: “Ülkiye, 1950’lerin ortalarından 1960’ların sonlarına kadar bizim evimizde yardımcımızdı. Aslen Karadenizli olan köy insanı Ülkiye Hanım, bizim için daha çok büyüleyici, inanılmaz derecede bilgi sahibi ve sevgi dolu bir teyzemizdi.”
Sanatçı Kristin Saleri´nin Toprak Ana, Ülkiye ve Gün Batımı başlıklı sanat resimleri – altın, sarı, yeşil, turkuaz – bir renk senfonisinde birleşmektedir ve sanatçı, bizlere bilinçaltında “Hepimiz biriz” mesajı vermektedir.
Aşağıda izleyebileceginiz video, Türkiye´de 2005 yılının Ağustos ayında, 90 yaşındaki sayın Kristin Saleri´nin Burgaz Adası´ndaki evinin stüdyosunda ve bahçesinde NGS´e verdiği röportajdan bir alıntıdır. Bu Vimeo videosu sayın Clif Webb tarafından hazırlanmıştır.
Çiğdem Gül: »Sanatçımız Kristin Saleri gibi bir yaratıcı dâhinin insanlarla iletişim halindeyken veya yeni fikirler üretirken, zihinsel emeklerindeki düşünme tarzı nedir? Bu düşünme tarzının, sanatçımızın çalışmaları üzerinde nasıl bir etkisi olmuştur?«
Sanatçı Kristin Saleri´nin sanat resimlerini inceleyen bir izleyici, tabloları ve detaylerini anlamaya ve çözümlemeye çalışırken, muhtemelen onları sanatçının kişisel, sosyal, kültürel, kültürlerarası yönlerine, tekniğine ve dönemin sanat akımına göre analiz edecektir. İzleyici yapıtlari incelerken, üstün yetenekli bir kişinin veya Kristin Saleri gibi bir dâhinin olağandışı yaratıcı düşünce tarzının gizemini öğrenmek istemesi, daha da heyecan verici bir konudur. Sizleri bu konuda detaylı bilgilerle aydınlatırken, altını çizme gereği hissettiğim nokta, bu bilgilerin tamamen benim kendi algımın, düşüncelerimin, tespitlerimin ve tecrübelerimin ışığında yazılmış olmasıdır. Ancak anlatacağım bir-iki nokta, bilimsel araştırmalar sonucunda da doğrulanmıştır.
Üstün zekâlı, üstün yetenekli bireyin ve dâhinin doğuştan sahip olduğu zihinsel kavrayış hızının yüksekliği ve düşünme tarzı, çoğunluk toplumundaki sıradan fanilerin düşünme biçiminden tamamen farklıdır. `Onların zihni nasıl çalışır? Bir sohbet esnasında zihninde neler yaşar? Yeni düşünceleri nasıl üretir? Düşünme tarzındaki farklar nelerdir?´, diye sorarsanız: Üstün zekâlı, üstün yetenekli ve dâhinin düşünme iklimi, dünyanın en çok hızlı çalışan otomobil modellerine benzer. Intelligence quotient (IQ)si yükseldikçe, hatta en yüksek seviyelere ulaşmasıyla, bu otomobilin hızı da yükselecektir. Örneğin dünyanın en hızlı otomobilleri arasında yer alan Koenigsegg Agera RS model arabaların çok hızlı çalışması gibi. Bu çok-kanallı düşünme tarzını bir resim olarak çizecek olursak, bu düşünme tarzı çok şeritli ve çok boyutlu otoyollara benzer. Üzerinde sayısız düşüncelerin olağanüstü bir hızla geçtiğini görebileceğimiz… Dahası, kişi karşısındakiyle sohbet veya görüşme halindeyken, içinden bu otoyollarda zihinsel gözlemlerini konular, düşünceler ve duygular üzerinde habire değişirme yeteneğine sahiptir. Burada ana nokta, akıcı ve esnek düşünebilmekte olan bireyin, habire konudan konuya atlamasıdır. Bu düşünme tarzında, gözlemlerinin değişmesinin, üstün zekâlı, üstün yetenekli bireyin ve dâhinin düşünce tarzını tanımlamasıdır. Aslında birey, birisiyle konuşurken, o esnada zihninde bir düşünceden diğerine geçmez. Keskin zihinsel gözlemini – bir kamera gibi – dönüşümlü olarak kendi çok katmanlı ve karmaşık düşünce zincirlerine yöneltip, aynı anda en küçük ayrıntıları bile değerlendirir. Ve bu esnada tüm yan yana otoyol şeritleri gibi duran düşünceler paralel olarak devam etmektedir. Bireyin muhatabı ise iletişim esnasında konu alanlarının iki taraf için devam ettiğini düşünür. Böylece, üstün zekâlı, üstün yetenekli bireyin ve dâhinin düşünme tarzında, muhatabıyla konuşma sırasında dikkatini her defasında kendi zihinsel gözlem muhasebesine çevirir, ve bunu yaparken, söylediğim gibi, tüm düşünceleri paralel olarak devam eder. Üstün zekâlı, üstün yetenekli birey ve dâhi akıcı ve esnek düşünebilmektedir. Aynı zamanda düşüncelerinin birbirleriyle bağlantı kurma ve düşünce düzeyleri arasında bağlantı kurma yeteneğine de sahiptir. Sadece kişinin kendi düşünce zincirini zihinsel gözlemlemesindeki değişiklikler değil, aynı zamanda düşünce bağlantıları da önemli bir rol oynamaktadir. Birey karmaşık bilgileri genel bir izlenime entegre edebilir ve böylece daha büyük ilişkileri kavrayarak, sentezleyebilir. Bu sebeple daha yüksek seviyelere erişim hakkında düşünme yeteneğine sahiptir. Kristin Saleri´nin böylesine çok katmanlı, hızlı ve karmaşık bir düşünme tarzıyla, sanattaki konularını da eşit derecede çok katmanlı ve karmaşık bir şekilde çözmüş olduğuna inanıyorum.
Düşünme çeşitliliği, her türlü düşünme tarzının ve düşünme biçimlerindeki kültürel farklılıkların var olduğu temeline dayanır. Ve bu demektir ki, dünyamızın her türlü zihne ve düşünme tarzına ihtiyacı vardır.
Andrea Brackmann: »Bir konuya çeşitli pencerelerden bakmayanlar, çoklu perspektiflerini oluşturmayanlar ve dolayısıyla fikirlerini değiştiremeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler. Değişim olmaksızın diğer insanlar veya yaşam tarzları hakkında anlayış olmaz, gelecek fikri olmaz ve ilerleme olmaz.«
Yirminci Yüzyılın başında Birinci Dünya Savaşı´nın sona ermesiyle Paris’de empresyonizm akımına bir tepki olarak „Kübizm“ adında yeni bir sanat akımın doğuşu ortaya çıktı. Sanatçı Kristin Saleri kübizm akımından derinden etkilenmiş olmasına ve çalışmalarının bir kısmında kübizmi kullanmış olmasına rağmen, eserlerini genellikle abstre figüratif tekniğiyle betimledi.
Yirminci Yüzyıl´ın abstre figüratif akımında Kristin Saleri´nin yeri çok özel. NGS´in sözleriyle: „Annem, `ben ne Paul Cézanne, ne Georges Braque ne Vincent Van Gogh´um, tablolarımı imzalamama gerek yok, ben Kristin Saleri´yim.´ derdi. […] Kristin Saleri, çalışmalarında kadın, cinsellik, orkestra ya da çocuklar gibi çok sayıda farklı temalar işledi. İki şey onun için çok önemliydi: birincisi, tüm resimlerinde neredeyse müzikal bir nitelik olan renklerin uyumu vardı. İkincisi, spiritüalite. `Balıkçılar´ tablosundaki Hristiyanlığın sembolizmi, semazenlerle (semada dönen dervişlerle) Mevlana ile bağlantısı.”
Kristin Saleri bir sanatçı olarak sadece ustaca sanat resimleri yapıp, nesneler tasarlamakla kalmadı, aynı zamanda kültürlerle, insanlarla ve nesnelerle de ustaca empati kurdu. Ve bunu çoklu perspektiflerini değiştirme becerisiyle başardı. Bu konuda sayın Andrea Brackmann’ın sözlerini hatırlıyorum. Nisan 2020 tarihli Almanca röportajımda bana şöyle demişti: “Bir konuya çeşitli pencerelerden bakmayanlar, çoklu perspektiflerini oluşturmayanlar ve dolayısıyla fikirlerini değiştiremeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler. Değişim olmaksızın diğer insanlar veya yaşam tarzları hakkında anlayış olmaz, gelecek fikri olmaz, ve ilerleme olmaz.“
Aşağıda sanatçımız Kristin Saleri´nin çağdaş ve klasik tablolarından seçilmiş bazı örnekler vermek istiyorum.
Mavi Kompozisyon – 1989
Bu tablo, sanatçının en sevdiği temalardan biri olan müzikle olan bağının altını çiziyor. Renklerin uyumu ve mavinin tonları, piyanistin iç dünyasını yakalamaktadır.
Kristin Saleri, 2005 yılında verdiği bir röportajda, sanatında en sevdiği motiflerden birinin `orkestra´ motifi olduğunu söylemişti. Kristin hanım gibi birçok yaratıcı sanat dehâsı için müzik ve özellikle orkestra müziği, sadece bir estetik meselesi değil, aynı zamanda onların dur-durak bilmeyen, en yüksek seviyede son derece hızlı çalışan beyinlerini sakinleştirici bir özelliği de vardır. Alman psikolog, uzman ve yazar sayın Andrea Brackmann bahsettiğim kitabında şunları yazıyor: „Dikkate değer sayıda dâhinin düzenli olarak klasik müzik bilgilerini derinleştirmesi gerekiyor […]. Şarkı söylemek ve müzik yapmak gibi, müzik dinlemenin de sinir sistemi üzerinde sakinleştirici bir etkisi var gibi görünüyor.“
Çiftlerin dansı
Yeni Nesil, Yeni Türkiye – 1988
Önde tarafta elinde bir kitapla duran küçük kızın, arkada duran çarşaflı kadınlarla karşılaştırılması: Bu tablo, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’nin modernleşmesine yönelik girişimlerinin karmaşık yapısını yakalamaya çalışıyordu.
Dr. Nansen G. Saleri: »Yeni Nesil, Yeni Türkiye: Bu tablo, annenim 1980 yıllarında Türkiye´de Cumhuriyet Halk Partisi´nin (CHP) düzenlediği Atatürk Devrimleri konulu yarışmasına katıldığı tablodur. Annem Kristin Saleri´nin bu tablosu, çarşaflı kadınları öne çıkartması sebebiyle çok eleştirildi. Kristin Saleri, `benim konum çarşaflı kadınların önünde kitap okuyan başı açık kızdır´ dedi.«
Ermeni Halk Dansçıları ve Folklor – 1980
Yazar, sanat eleştirmeni ve yayıncı merhum Tevfik İhtiyar´in sözleriyle: „Kristin Saleri, yaşamı boyunca çağların imbiğinden, halkların ortak yaşamından süzülüp gelen, yaşadığı cografyanın kültürel zenginligini; toprak ananın o engin, o hüzünlü yalnızlığını, sazını sözünü, horonunu; altın başağı, sarı gelini; Anadolu´nun bilge kadını Trabzon´lu Ülkiye anayı; bogazdalı Erguvan´ı, balıkçıyı, balığı; Adada ki kardeş cami çağdaş çizgi ve evrensel bir yorumla tuvale aktardı.“ [7]
Aşk Ağacı – 1980
Kristin Saleri, Hristiyan imgelerine derin bir ilgi duyuyordu. Sanat tarihçisi ve eleştirmen Morgan Falconer’a göre, „Tekrar tekrar geri döndüğü motiflerden biri, Adem ve Havva’nın hikayesindeki merkezi olması nedeniyle Hıristiyan çağrışımlarına verilen kadim bir sembol olan hayat ağacıydı. Saleri sık sık hayat ağacını sanat resimlerinde çalışırdı. Ve Aşk Ağacı tüm insanlar, tüm dinler ve tüm zamanlar için bir evrensel sembol olarak kalacaktır – ama aynı sıklıkta Adem ve Havva’nın ağaca dolanmış olduğunu ve elmaya ulaştığını gösterecektir.“[8]
Semazenler – 1985
Sanatçı, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî´ye ve semazenlere hayrandı. Onları Tanrı´ya bir bağlantı olarak görürdü.
Güneşli Göl – 2002
Bereket – 1956
ABD Teksas´ta Houston Baptist Üniversitesi Güzel Sanatlar Müzesi direktörü sayın Laura Kreft hanım, Kristin Saleri’nin balıkçılar teması hakkında şunları söylemiştir: “Hıristiyan bağlamında Saleri’nin balıkçılar teması, Hz. Îsâ´nın şu sözlerine dayaniyor: `Ey Apostle, ey havâri! Beni takip edin, ve ben sizi balıkçı yapacağım.´ [Havâri = Hz. Îsâ’nın, kendisine yardımcı olmak üzere seçtiği on iki kişiden her biri için kullanılan tabir. Batı dillerinde havâri karşılığında kullanılan apostle, apôtre kelimeleri, Grekçe’de “bir görevi ifa etmek üzere gönderilen” anlamındaki apostolos´tan gelmektedir] Ek olarak, Kristin Saleri, Türkiye’nin kıyı köylerindeki kasaba ve köylerdeki gündelik sahneleri hatırlayarak, sürekli modernleşen bir dünyada daha basit bir yaşam tarzının sempatik bir görünümünü tasvir ediyor. Sayısız sanat resimlerinde sayısız post-empresyonist tonlar ve koyu renkler içeren yelken, ağ ve figür kompozisyonları yarattı.“
İkili Figür – 1979
Figürlerin kostümlerini analiz ettiğimde, sanatçının aynı temayı farklı dini mensuplardan kadınlarla resmettiği ortaya çıkıyor. „İkili Figür“ sanat resminde, Müslüman Türk kadını olduklarını gösteren başı kapalı dansçılar görmekteyiz. Makalemin galeri kısmında dördüncü sanat resmi „Ermeni Dansçılar“´da ise, Hıristiyan Ermeni kadını olduklarını gösteren başı açık ve uzun saçları örgülü dansçılar görmekteyiz.“
ABD- Teksas merkezli Kristin Saleri Sanat Vakfı, İstanbul’daki 13 Ermeni okulları arasında her yıl büyük ilgi gören `Kristin Saleri Resim Yarışması Ödül Töreni´ni düzenlemektedir. Mekanı “Kristin Saleri Resim Yarışması Ödül Töreni“ olan bu organizasyonun amacı, gençlerin sanatsal yeteneklerini geliştirmelerinde katkıda bulunmak ve Kristin Saleri’nin adının gelecek nesiller tarafindan unutulmamasını sağlamaktır. Dahi sanat ustası Kristin Saleri kendi tecrübelerine dayanarak, bir yeteneğin başarısının en büyük sırrının ona verilen desteğe bağlı olduğuna inanırdı. 11 Mayıs 2019 Cumartesi günü istanbul´da sekizincisi düzenlenen „Kristin Saleri Resim Yarışması Ödül Töreni“, Mkhitaryan lisesinde gerçekleşti. Fotoğrafta, yarışmada dereceye giren ve ödül kazanan ögrencileri görebilirsiniz.
Karadeniz Folklor Ekibi – 1979
Kısaltmalar ve isimlerin sayın Kristin Saleri ile olan aile bağlantısı
AAS: Agop Arshavir Saleri, eşi
RNS: Rehan Saleri Sarıbay, kızı
ATS: Alen Johannes Salerian, ikiz oğlu
NGS: Nansen Garo Saleri, ikiz oğlu
MSS: Marina Sylvia Saleri, gelini
KSAF: Kristin Saleri Art Foundation (Kristin Saleri Sanat Vakfı)
Dipnotlar ve Kaynakça
[1] Saleri, N. G. & Ihtiyar, T. (2012) : Eleştirmen ve sanat tarihçisi Morgan Falconer´in söz kaynağı: „Kristin Saleri“, sayfa 34, RH+ SANAT YAYINLARI Yayınevi, İstanbul
[2] Saleri, N. G. & Ihtiyar, T. (2012) : „Kristin Saleri“ sanat kitabının „Kristin Saleri biyografisi“ bölüm başlığındaki kısmından, sayfa 255, RH+ SANAT YAYINLARI Yayınevi, İstanbul, ISBN: 978-975-97438-6-4
[3] Saleri, N. G. & Ihtiyar, T. (2012) : „Kristin Saleri“, sayfa 13, RH+ SANAT YAYINLARI Yayınevi, İstanbul
[4] Brackmann, Andrea (2020) : Alıntı kaynağı: „Son derece yetenekli: Olağanüstü yetenekli bireylerin ve dâhilerin kişilik yapısı“ (Almanca: „Extrem begabt – Die Persönlichkeitsstruktur von Höchstbegabten und Genies“), 1. baskı, sayfa 139. Klett-Cotta Yayınevi, Stuttgart, Almanya, ISBN: 978-3-608-89258-1
[5] Kristin Saleri Sanat Vakfı : http://www.kristinsaleri.com
[6] Saleri, N. G. & Ihtiyar, T. (2012) : „Kristin Saleri“ sanat kitabında „Teşekkürler“ bölümüne bakınız. RH+ SANAT YAYINLARI Yayınevi, İstanbul, 2012, ISBN: 978-975-97438-6-4
[7] Saleri, N. G. and Ihtiyar, T. (2012): „Kristin Saleri“ sanat kitabında „Teşekkürler“ bölümüne bakınız. RH+ SANAT YAYINLARI Yayınevi, İstanbul, 2012
[8] Akademik Fresno Henry Madden Kütüphanesi broşürü „Kristin Saleri’yi Keşfetmek“ , 2016. Henry Madden Kütüphanesi, Kaliforniya, Fresno’daki bir akademik kütüphanenin adıdır. Fresno’daki California Eyalet Üniversitesi’nin öğretim, araştırma ve hizmet işlevlerini destekleyen kayıtlı bilgi ve bilgiler için ana kaynak görevi görür.
https://library.fresnostate.edu/content/discovering-kristin-saleri Website: https://library.fresnostate.edu/
Teşekkür
Aylarca süren araştırmalarım ve ön çalışmalarım boyunca, İngilizce ve Türkçe yayınlanan makalemin gerçekleşmesinde bana değerli desteklerini ve katkılarını esirgemeyen Kristin Saleri Ailesine sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım. Bilhassa sanatçımızın İstanbul´da ikamet eden kızı Sayın Rehan Nazan Saleri Sarıbay hanıma, ABD-Houston-Teksas´da ikamet eden Sayın Dr. Nansen Garo Saleri beye, Yunanistan-Atina´da ikamet eden Sayın Dr. Alen Johannes Salerian beye, ve Kristin Saleri´in ABD-Houston-Teksas´da ikamet eden torunları Sayın Pauline Saleri Borally hanıma ve Sayın Sy Salerian beye çok teşekkür ederim.
Projeme renk katan, Almanya´dan Sayın Andrea Brackmann hanıma, ABD-Houston-Teksas´da ikamet eden Sayın Debra Church hanıma ve Sayın Clif Webb beye çok teşekkür ederim. Clif bey, Henry Madden Akademik Kütüphanesi´nde `Kristin Saleri´yi Keşfetmek´ sergisinin kreatif direktörüdür.
Kristin Saleri’nin 20. yüzyıl sanatına katkılarını teşvik etme konusundaki yorulmak bilmeyen çabalarından dolayı RH+ sanat yayıncılığı ve eleştirimeni merhum Sayın Tevfik İhtiyar beye çok teşekkür ederim.
Özel Not
Tüm sanat resimleri, özel fotoğraflar ve Vimeo videosu © 2021 KSAF, NGS, RSS´in izniyle makalemde yayınlanmıştır.
Kristin Saleri Sanat Vakfı
Adres:
909 Fannin, Suite 2200
ABD, Houston, Texas 77010
Erişim adresi:
Yazar hakkında
1971 Gümüşhane doğumlu, hayatının ilk yıllarını Erzincan’da geçiren Çiğdem Gül, Alevi ve Iran-Türkmen kökenlidir. Dört yaşındayken ailesi ile birlikte Anadolu´dan Almanya’nın Kuzey Ren Vesfalya eyaletine göç etti.
Çoklu perspektif becerisiyle her konuya, her canlıya hümanist ve barışcıl bir yaklaşımla çeşitli kültürel pencerelerden bakan Çiğdem Gül, insan hakları savunucusu olarak, Avrupa´nın en önde gelen `Kadın´a Meslek ve Kariyer Danışmanlığı Fuarı ve Kongresi – woman&work´ te, uluslararası katılımla gerçekleşen konferansını 04.05.2019 tarihinde, Almanya´nın Frankfurt am Main kentinde sundu. Çiğdem Gül, dijital hümanizm odak noktalı fuar ve kongrede „She-Conomy: Erfolgsstrategien aus den Entwicklungsländern“ (“Kadın Ekonomisi: Gelişmekte olan ülkelerden başarı stratejileri” başlıklı konferansında Avrupalı kadınların, gelişmekte olan ülkelerde çalışan kadınlardan öğrenecekleri birçok şeyin olduğunu kanıtlamak için, onların başarı stratejilerini ele aldı ve anlattı. Çiğdem Gül´ün sunumu, Arjantin, Kolombiya, Pakistan ve Türkiye’deki çok tanınmış ve başarılı kadınlarla yaptığı çok dilli kişisel röportajlarına dayanıyor.
Çiğdem Gül, 2005 yılında yüksek lisansını Wuppertal Bergische Üniversitesi´nde Iktisat ve Ekonomi bölümünde (Diplom II) MBA derecesini alarak, başarıyla tamamlamıştır. Dünya çapındaki `Intercultural Network For The Highly Gifted´, kısaca: INHG (Üstün Zekâlı, Üstün Yetenekli, Dâhi, Üstün Hassas ve Sinestezik Bireylere Hitaben Kültürlerarası Network´un) kurucusudur. Aynı zamanda Değişim Yönetimi Danışmanı, Yönetici ve İş Yönetme Koçu ve Türkçe- Almanca-İngilizce dil kombinasyonunda serbest gazetecidir. Önceki mesleki alanları: İşletme ve Ekonomi – Hukuk – Danışmanlık ve Koçluk Hizmetleri – Halkla İlişkiler – Sanat, Kültür ve Tiyatro.
Daha ayrıntılı bilgi için lütfen INHG’nin web sitesine bakınız:
Erişim adresi: www.interkulturellhochbegabte.de
E-posta adresi: info@interkulturellhochbegabte.de