Hiç çevrenizdeki bir sesi gördüğünüz ya da gördüğünüz şeyleri duyduğunuz oldu mu?
Şöyle diyeyim, ağzınıza bir parça yeşil elma götürmeden önce ona baktığınızda, onun sulu, asidik ve ekşimtırak tadını hissedersiniz, değil mi? Peki, bu nesne bildiğiniz bir şey değil de bir kumanda olsa ya da bardak? Bunların tadını hissedebilir misiniz? Zihninizde bir tat duyumsar mısınız?
Mesela bir notayı duyduğunuzda, gözünüzün önüne renklerin gelmesi durumu ya da herhangi bir tat alma durumu olur mu?
Eğer bu sorulara cevabınız evet ise, siz de bir sinesteziksiniz.
Sinestezi Nedir?
Kelime, kökleri itibariyle Yunanca syn: “birlikte” ve aesthe-sis: “algılamak” gibi iki kavramdan oluşur. Sinestezi, zihinsel olayların bilinci tetiklemesiyle ortaya çıkan bilinçli bir duyusal, istemsiz deneyimdir. Diğer bir ifade ile “birleşmiş duyular” ya da “eşduyum” denilebilir ve duyuların birlikte algılanması ya da birbirine karışması durumu olarak tanımlanır.
Sinestezi, doğum sırasında beynimizde bize bir yaşam boyunca yeteceğinden çok daha fazla sayıda bulunan nöron arası bağlantıların, normal insanlarda zamanla yok olurken, sinesteziklerde bu bağlantıların yok olmamasından kaynaklanır.
Sinestezi Bir Hastalık Mıdır Yoksa Hediye mi?
Fakat sinestezi kesinlikle algılama bozukluğu ya da hastalık değildir. Algıda gelişmişlik demek daha doğru bir tanım olacaktır aslında. Sinestezik kişiler genelde hassas yapılı, hayal dünyası çok yoğun, ruhsal durumu, kendisinin bile anlayamadığı kadar karışık olan kişilerdir. Çok az sayıda kişi sinesteziktir ve olanlar da genelde sanatla uğraşmaktadır.
Kısacası sinesteziyi bir hastalık olarak değil, bir “duyusal algılama hediyesi” olarak görebiliriz.
Sinestezikler Neyi, Nasıl Algılar?
Sinestezinin birçok şekli vardır, fakat genel manada 2’ye ayrılır. En sık rastlanan şeklinde kişi, harfleri renk olarak deneyimler. Her harf, kişi tarafından farklı bir renk olarak algılanır; kodlanır. Bu kişiler tatları, kokuları ya da sesleri renk olarak algılamazlar.
Tatları, kokuları, sesleri renk olarak algılayan sinestezikler ise daha az görülmektedir. Bu gruba dahil olan sinesteziklerin hafızaları diğer gruba nispeten daha zayıftır. Yaşadıkları ve hatırlayamadıkları bir olayı seneler sonra hafızaları sayesinde değil, olaya atfettikleri bir koku sayesinde hatırlayabilirler. Onlara göre her şehrin, her evin, her yerin, her tadın, her sesin sahip olduğu değişik renkler vardır. Hafıza; koku, ses, tat gibi algıları renk olarak işler beyne.
Bu kişiler, yani sinestezikler, eğer erken çocukluk döneminde bu deneyimi farkında olarak yaşamaya başlarsa ve bunu içselleştirirse sinezteziyi günlük, normal, olağan bir olay olarak değerlendirir. Sinesteziklerin çoğu, diğer insanların algısal deneyimlerinin bir parçası olarak aynı deneyimleri yaşamadıklarını öğrendiğinde veya fark ettiğinde, önce büyük bir şaşkınlık yaşar. Çünkü o zamana kadar herkesin kendisi gibi algıladığını kabul etmiş ve düşünmüştür.
Altay Şengür