Üstün
Hassasiyet:
Duygusal
zekânın
en
zarif
kıyafeti
„Üstün hassas insan her ne kadar yoğun bir şekilde duygusal, narin ve kırılgan olsa veya görünse bile,
aynı zamanda o kadar da güçlü bir kişiliğe sahiptir.“
Yazan: Çiğdem Gül
1 Temmuz 2017
Görsel / Picture thanks to © Oscar Picazo (Las Vegas/ USA)
Üstün Hassasiyet:
Duygusal zekânın en zarif kıyafeti
Çoğunluğa nazaran daha duyarlı, uyanık, zengin ve canlı bir zihine sahip misiniz?
İleri seviyede empati ve anlayış kabiliyetine sahip misiniz?
Başkalarına karşı son derece hassas mısınız? „Herkesin içsel dünyasını, derdini, acısını, daha önce yaşadıklarını ve niyetini yanılmadan çabuk hissediyorum ve bunu sorgulamaya bile ihtiyaç duymuyorum” diyor musunuz?
Bazı insanlar yağmurdan sadece ıslanırken, siz yağmuru hisseder misiniz?
Sanal dünyada bile mesajlarda, dialoglarda ve tartışmalarda karşınızdakinin yazdıgı cümlelerin, hatta harflerin, arkasındaki asıl duyguyu, niyeti ve gerçeği doğru hisseder misiniz? Çevrelerinizdeki insanların ruh halini sezgileriniz ile çabuk anlayabilir misiniz? “Sezgilerim çok kuvvetlidir; çünkü ben söylenenleri değil, hissettiğim alt yazıyı ve enerjiyi okurum” diyor musunuz?
Karmaşık iç dünyanızda hissî derinlik yaşıyor musunuz?
Daha çok sessiz sakin mekanlarda bulunmayı, doğayla baş başa kalmayı, yıldızlarla oynamayı, sakin müzik dinlemeyi veya meditasyon yapmayı mı tercih ediyorsunuz?
Çok kalabalık ortamlardan ve gürültüden hoşlanmıyor musunuz?
Kendinizi hayatta tek başına değil, ama genelde yalnız hissediyor musunuz?
Yolda yaralı bir güvercin veya sokakta aç kalmış kedi gördüğünüzde/bulduğunuzda, bundan derinden etkilenip, hüzünlenir misiniz? Hatta günlerce kendinize gelemeyip, üzüntüden yataklara düşer misiniz?
Duygusal anlamda çok güçlü olmanıza rağmen, çevreniz sizi yoğun duygusallığınızdan, narin olmanızdan, incinmenizden ve herhangi bir kelime veya negatif jestten derinden etkilenmenizden dolayı sizi zayıf veya aciz birisi olarak mı algılıyor?
Aşk, şevk, istek ve içten gelen gayretiniz yüksek seviyede mi?
„Ben kendimi bu dünyada genelde yanlış ve yabancı hissediyorum. Kendimi diğer insanlardan farklı görüyorum“ diyor musunuz?
Duyularda aşırı hassasiyet (renkler, sesler, kokular vs. üzerinde) var mı?
Evrende güzel olan her şeye tutulur musunuz? Güzellikler diye tanımladığıniz her şeyin yakınında mı olmak istersiniz?
Her şeyi – doğayı, şiiri, edebiyatı, hayvanları ve ince bir yaprağı bile – hissedebildiğiniz için, bunların güzelliği sizde hayranlık yaratıyor mu?
Sanat ile ilgileniyor musunuz? Sanata, sanat yapan her şeye büyük bir saygı ve hayranlık duyar mısınız?
Toplumun adalet ve doğruluk gibi yüksek ihtiyaçlarıyla ilgileniyor musunuz? Yüksek ahlâkî özelliklere sahip misiniz?
Oldukça vicdanlı ve sorumluluk sahibi misiniz?
“Haksızlığa ve hukuksuzluğa asla tahammül edemem!” diyor musunuz? Yüksek düzeyde adalet duygusuna sahip misiniz?
Aşırı durumlarla yüksek kalitede baş edebiliyor musunuz?
Kendi kontrolleriniz dışında vahşet içeren sahnelere maruz kalmamak için televizyon izlemez, haberlere bakmaz ve gazete okumaz mısınız?
Tüm dünyanın yükünü kendi omuzlarınızda mı hissediyorsunuz?
“Düzenli olarak kendime dinlenme fırsatı yaratma ihtiyacı duyuyorum” diyor musunuz?
Listedeki soruları evet olarak cevaplayabiliyorsanız, muhtemelen üstün hassas bir kişilige sahipsinizdir.
“ÜSTÜN ZEKA” ve “ÜSTÜN YETENEK” gibi terimlerin yanısıra, her kültürde ve toplumda “ÜSTÜN HASSASİYET” de bulunmaktadır. Üstün hassasiyet, dünyayı daha sahici, daha duyarlı ve daha samimi bir bakış açısı ile, yani tüm kalbiyle gören bir insanın yansımasıdır. Üstün hassas birey kendi ışığına sahiptir.
Üstün hassasiyet (ingilizce: Highly Sensitive Person = HSP / Almanca: Die Hochsensibilität, der Hochsensible) yeni bir keşif değildir ancak tarih boyunca yanlış anlaşılmıştır. ABD’li psikolog Dr. Elaine Aron (PHD: Doktora) 1991 yılında yaptıgı bir araştırma sonucuna göre, toplumun yaklaşık %20’si üstün hassas kişilerden oluşuyor. Bu sonucu 1996´da yayımladıgı “The Highly Sensitive Person” adlı kitabinda paylaşmıştı. Ve bu doğuştan gelen özellik kadınlar ve erkekler arasında eşit şekilde dağılmış durumda. Elaine Aron ve takımı, empatların beyinlerinde, bazı belirgin durumlarda duygularını güçlü bir şekilde tetikleyen, fiziksel veri bulmuşlar. Dr. Aron ekibinin bulgularını şöyle dile getiriyor: “Beynin farkındalık ve duygu ile ilgili olan kısmında, özellikle empatik hislerle bağlantılı olan bölümünde, 12 saniye boyunca üzgün ya da mutlu yüz resimleri izleyen yüksek oranda hassas kişilerin beyinlerinin ilgili bölümlerinde daha az hassas kişilere oranla daha fazla kan akışı ve yüksek aktive gerçekliyor.” Oldukça hassas bir insan olmak, empati ve önsezi özelliklerinin çok gelişmiş olması anlamına da gelir. Hassasiyeti ve duygusal zekası fazla yüksek olan bu kişilerin nörolojik olarak sinir sistemi oldukça hassasdir ve sinir hücreleri hiperaktif şekilde çalışıyor. İşte tüm o duygusallıkların sebebi buradan kaynaklanıyor. Bu yüzden gürültüden, kalabalıktan, zaman baskısından çok çabuk ve fazlaca etkileniyorlar. Bu nörolojik özellik her düzeyde – emosyonlar da dahil olmak üzere – daha derin bir algılayışı yol açıyor. Uyaranları filtrelemede zorlanıyorlar. Bu kişilerin kendilerine, başkalarına ve çevrelerine yönelik farkındalıkları oldukça yüksek. Sinir sistemi kendilerininki gibi üstün hassas olmayan, toplumun %80’ine uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Ne kadar zor olsa da, toplumla uzlaşmayı, çevrelerine adapte olmayı öğrenmeleri gerekiyor.
Pek çok insan hassasiyeti kusur ya da bir engel olarak görür, çünkü hassas insanların toplum içinde nasıl davranacağina dair çok katı kuralları yoktur. Kendileri daha şefkatli ve daha affedicidirler.
Bu kişilerin duyguları da kolayca zedelendiği için etraftakiler onlara genelde “güçlü olmalarını” öğütler. Üstün hassas insan her ne kadar yoğun bir şekilde duygusal, narin ve kırılgan olsa veya görünse bile, aynı zamanda o kadar da güçlü bir kişiliğe sahiptir.
Yüksek hassasiyet demek, aynı zamanda fiziksel hassasiyet de demektir. Üstün hassas bireylerin acıya dayanma eşikleri çok daha düşüktür: Üzerlerindeki kıyafet bile bazen canlarını yakabilir.
Üstün hassas birey bir gündüz düşçüsü olduğundan, kendisi stediği an mutlu ve huzurlu dünyasına çekilir ve orada saatlerce düşlere dalar. Çünkü kendi dünyasında sadece güzel şeyler yaratır ve onlara tutunur.
Üstün hassas birey daima ezilenlerin yanındadır. Sanki bu onun görevidir. Bir yerde biri ile dalga mı geçiliyor, biri haksızlığa mı uğruyor, biri acı mı çekiyor; bu kişiyi aramasına bile gerek yoktur. Hemen o kişiyi görür ve onu korumasına alır.
Üstün hassas birey özgür ruhludur. Ayrıca onun doğası sadece gerçeği aramak için yaşar. Başka bir deyişle gerçek olmayan, samimi olmayan her şeye karşı duygusal bir tepki hisseder. Ona yalan söylemeniz çok zordur, inanmış gibi yapar, sizi bununla bile yüzleştirip kırmak istemez. Elbet doğrunun ortaya çıkacağına inancı tamdır.
Sezgileri çok kuvvetlidir; çünkü o söylenenleri değil altta yatan enerjiyi okur. His olarak hisseder ve siz de, onun içine doğanların olacağını belli bir süre içerisinde edindiğiniz deneyimle bilirsiniz. Birçoğu bu sebeple spiritüel alana kayar.
Üstün hassas bireyi, olmadığı bir şeye dönüştürmeye çalışmak ve hatta ‘normalleştirmek’ için uğraşmak yanlış bir tutumdur. Bu özel insanlarin bu özel karakter yapılarını olduğu gibi kabul etmeli ve bu yoğunluktaki bir duygu ile hayatlarını yaşamanın bir talihsizlik değil, Allah vergisi bir lütuf olduğunu görmelerini sağlamalıyız.
© Çiğdem Gül